- gitmemek
- v. (neg. form of gitmek) clash
Turkish-English dictionary. 2013.
Turkish-English dictionary. 2013.
içtikleri su ayrı gitmemek — sıkı fıkı dost, arkadaş olmak Gençliklerinde pek sıkı fıkı arkadaşmışlar, içtikleri su ayrı gitmezmiş. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
gözünün önünden gitmemek — bir türlü unutamamak … Çağatay Osmanlı Sözlük
dişinin kovuğuna bile gitmemek — yiyecek çok az gelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayağı gitmemek — 1) gitmek istememek 2) oynarken çalınan oyun havasının ritmine uygun hareket edememek … Çağatay Osmanlı Sözlük
eli varmamak (veya gitmemek) — bir işi yapmaya gönlü razı olmamak Temiz yere kolay çöp atamazsınız. Eliniz varmaz. H. Taner … Çağatay Osmanlı Sözlük
asmak — i, e, ar 1) Bir şeyi aşağıya sarkacak biçimde bir yere iliştirip sarkıtmak Lambayı tam pencerenin karşısına astı. S. F. Abasıyanık 2) Üzerine takınmak, kuşanmak 3) i Bir kimseyi boğazından ip vb. geçirip sallandırarak öldürmek, idam etmek 4)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
ayak — is., ğı, anat. 1) Bacakların bilekten aşağıda bulunan ve yere basan bölümü 2) Bacak 3) Birtakım şeylerin yerden yüksekçe durmasını sağlayan dayak, destek veya bunlardan her biri İskemlenin bir ayağı kırık. Bu köprünün dört ayağı var. 4) Vücudun… … Çağatay Osmanlı Sözlük
diş — is. 1) Çene kemiklerinin üstüne dizili, ısırıp koparmaya ve çiğnemeye yarayan sert, beyaz organlardan her biri 2) Çark, testere, tarak vb. çentikli şeylerdeki çıkıntıların her biri Çarkın dişleri tebessüm eder gibi tatlı bir ses çıkardı. S. F.… … Çağatay Osmanlı Sözlük
göz önü — is. Görülebilen, yakın yer Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller göz önüne almak göz önüne getirmek gözünün önünden geçmek gözünün önünden gitmemek gözünün önüne gelmek göz (veya gözünün) önüne serilmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
içmek — i, er 1) Bir sıvıyı ağza alıp yutmak Bir oluktan buz gibi bir su içtik. S. F. Abasıyanık 2) Sigara, nargile vb.nin dumanını içe çekmek Evinden pek seyrek zamanlarda içtiği nargilesini istedi. H. E. Adıvar 3) Bir şey, bir sıvıyı içine çekmek,… … Çağatay Osmanlı Sözlük
yalandan — zf. 1) Gerçek olmayarak, yapmacık bir biçimde, oyun olsun diye, yalancıktan, sureta İşine gitmemek için yalandan hasta olduğu haberini verdi. 2) Gösteriş olsun diye, özen göstermeden, önem vermeyerek, üstünkörü Yalandan bir temizlik yapıverdiler … Çağatay Osmanlı Sözlük